Malakanlar: Kars'ın renkli yüzleri

07-02-2024 17:07
Malakanlar: Kars'ın renkli yüzleri
KARS'IN RENKLİ YÜZLERİ "MALAKANLAR"
 
        Malakanlar ile ilgili konuya başlık aradım yazarken belki aklıma gelir diye hemen konuya giriş yaptım. Gravyer peynirinin tarihi göçü  yazılırken  sadece bir peynirin hikayesi yazılmaz aynı zamanda bir topluluğun hayat hikayesi de yazılmış olur.
           O zaman konumuza şu sorularla giriş yapalım: Kim bu Malakanlar? Kars’a neden göç etmişlerdi? Kendileri mi göç etmişti, yoksa zorunlu göçe mi tabii tutulmuşlard? Dini inanışları, sosyal-kültürel hayatları nasıldı?
        Kars, denince aklıma ilk gelenler; Sarıkamış şehitleri, kaz, kaşar, kış, Ani Harabeleri, Kars Kalesi...Malakanlar  aklımıza hiç gelmemiştir. Ancak Kars'a yolumuz düşmüşse bu kavramı duymuşuzdur. Meğer Kars dil ,din,ırk olarak Anadolu kadar zengin bir şehirmiş. Farklılıkları severim. Farklılık demek renk demektir. Şunu hemen ifade edeyim Malakanlar bir ırk değildir yaşantılarından dolayı kendilerine verilen bir lakaptır. O halde Malakan kimdir? sorusunun cevaplarına geçelim.
            Moloko, Rusça "süt", Molokan da "süt içen, perhizi bozan" anlamına gelmektedir. Bu kelimeden türemiş olan Molokonizm ise Ortodoks Kilisesi’nden ayrılmış bir tarikattır. Neden Ortodoks kilisesi'nden ayrıldılar? Molokonların en önemli özelliği her gün süt içmeleriydi. İnançları gereği Ortodoks Kilisesi  o tarihlerde insanların haftada iki gün süt içmesine izin veriyordu. Malakanlar, bu perhize (oruç) itiraz ederek haftanın her günü süt içilebileceğini tezini savundular. Bu düşüncelerinden dolayı  Ortodoks Kilisesi’nden ayrılmışlardır. Malakanlar, kendilerini "Manevi Hıristiyanlar" veya "Hakikat İnsanları" olarak da kabul etmektedirler.
           Rus Çarı I. Aleksander,  Malakanların bu inanışlarından dolayı  sert politikalar uygulamaya başladı. Molokonizmin peygamberi Maksim'dir. Maksim; Tevrat, İncil ve Zebur’un esaslarına göre yeni bir din ortaya koymuştur. Teslisi, azizliği, ikonaları, vaftiz çıkarmayı,  istavroz çıkarmayı reddediyor, adam öldürmeyi büyük günah olarak gördükleri için askerlik yapmayı kabul etmiyorlar , her türlü devlet otoritesini de yaratıcının otoritesi ile çeliştiği için yok sayıyordu.   Bu inanç anlayışı Malakanlar için kendi topraklarından zorunlu göçle ayrılıp farklı coğrafyalarda  yeni bir yaşamın da başlangıcını teşkil ediyordu
         Bu göç öyle sıradan, birkaç günlük bir göç değildir. 150 yıl sürecek uzun soluklu bir göçten söz ediyoruz. Malakanlar köken olarak Rus kökenlidir. Ağırlıklı olarak da Beyaz Rus. Malakanların Ortodoks Kilisesi ve ruhban sınıfıyla uyuşmayan inanışları,Tanrı ile insan arasına hiç kimsenin aracı olamayacağını savunmaları,  devlet otoritesiyle çkışan anlayışları ata topraklarından sürülmelerine sebep olduğunu yukarıda belirtmiştim. Peki Malakanlar nereye zorunlu göçe tebii tutulacaktı?
    1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşlarından sonra Kars ve çevresi Ruslar tarafından işgal edildi. Ruslar işgal ettiği bölgelerdeki Türk halkına baskı uyguluyor onları zorla göç ettitiyordu. Ruslar boşalttıkları köyleri boş bırakmayacaklardı. Kolonileşme çalışmaları adı altında kendi coğrafyasında yer alan halkı işgal ettiği topraklara yerleştiriyordu.  "Kars'ın işgal edilen düz ve verimli köylerine "Molokan, Doukbobor ve Khakhol" gibi Rus kolonisi köylıeri, Nemets (Alman), Estonyalı gibi Protestan köylüleri ve Anadolu ve Kafkasya'dan çok sayıda Rum, Ermeni, Yezidi, Asun gibi unsurları getirerek yerleştirdiler. Kars ve çevresine göç ettirilen halklar içerisinde en kalabalık grup Malakanlardı." (Orhan Türkdoğan)
         Malakan topluluğu Rusya’dan gruplar halinde uzun bir göç yolculuğu sonrası Gürcistan üzerinden Kars’a ulaştı ve Rus Çarlığının gösterdiği özellikle dere kenarı ve tarıma uygun olan köylere yerleşmelerine izin verildi.
 
       Malakanlar yeni memleketlerine uyum sağlamada çok zorluk çekmediler. Tarım ve hayvancılık konusunda Hollandalı, İsviçreli çiftçilerden öğrenmiş oldukları o dönemin modern tekniklerini tarımda ve hayvancılıkta uygulamış  tam manasıyla Kars'ta önemli gelişmelere imza atmaya başlamışlardır. Bildiklerini yerel halktan saklamıyor direk onlarla paylaşıyorlardı. İnançları farklı olsa da Müslümanlarla çok iyi geçiniyorlardı. Zaten inanç olarak simgelere karşıydılar. Kiliseleri, papazları yoktu, haç takmazlardı. İnançlarını gizli bir şekilde gerçekleştirirlerdi. 
       Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir Paşa, 1. Dünya Savaşında Kars ve çevresinde görev yaptığı yıllarda Malakanları gözlemiş ve onlar hakkındaki gözlemlerini şu şekilde ifade etmiştir: "Molokanlar ziraat ve hayvancılıkta son derece iyi , bu yönde ilerlemiş bir topluluk. Bunların Kars çevresinde kalmaları ve hatta Anadolu içlerinde de bunlardan faydanılması gerektiği kanaatindeyim.." Ancak o dönem Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Medivani'nin 1917 yılında gerçekleşen Bolşevik İhtilalinin ardından Malakanlar arasındaki propagandaları, bunun sonucunda Medivani'nin propagandası etkisi altında kalan Malakanların  Bolşevik teşkilat kurmaları, kızıl bayraklar ile gösteriler düzenlemeleri Molokanların artık Türkiye'de kalmalarını imkansız hale getinnişti. Kazım Karabekir Paşa, Medivani'yi Molokanlar arasında yaptıgı çalışmalardan dolayı uyarmış, durumdan da TBMM Hükümeti'ni haberdar etmişti.  Yaptıkları faaliyetlerden dolayı Malakanlar Bolşevik bir unsur olarak kabul edilmiş, sınır dışı edilmeleri, yerlerine Türk göçmenlerin yerleştirilmesine karar verilmişrir. 
      Kazım Karabekir Paşa'nın da belirttiği gibi Malakanlar tarımda ve hayvancılıkta çok iyiydiler. Kars çevresinde yerleştikleri köylerde ilk kez patates ve şeker pancarı ekimini gerçekleştirdiler.  Malakanlar doğayı  kullanmada da çok maharetliydiler. Dere kenarlarına un değirmenleri kurdular, tarımda at kullanarak hızlı tarım yaptılar ve bunu çevrelerine öğrettiler. Göç ettikleri yerlerden getirtikleri  inekleri yetiştirerek normalden fazla süt elde ettiler.  Elde ettikleri sütleri her gün içiyorlar hem de zavot dediğimiz imalathaneler kurarak çecil, gravyer ve kaşar peyniri üretiyorlardı.
        Malakanlar sanat konusunda da dikkat çekiyorlardı. Neredeyse her evde bir piyano bulunurdu. Piyano o dönemde modernizmi temsil ediyordu. Çünkü piyano dünyaya dönük bir enstrümandı. Biz daha geleneksel ve içe dönük bir hayat yaşıyorduk. Bizim vazgeçilmezimiz kopuzla başalayıp Anadolu'da yeni bir şekil ve isim kazanan sazdı. Malakanların Kars'a yerleşmesiyle sanatta değişimler yaşanmış. Piyanonun yanında resim çalışmaları da ön plana çıkmıştır. 
        Malakanların yeni memleketlerindeki en büyük sıkıntılarından biri  evliliklerdi. Erkekler kendi toplulukları dışından biriyle evlenemiyordu. Bu durum gençler ile yaşlılar arasında tartışma konusu oluyordu.  Göçün nedenlerinden biri olan Malakanlarda evlilik olayını Kars'ta yaşamış olan Malakan Lavranti Bey'in sözlerinden okuyalım: 
      " Malakanların bir çoğunun ekonomik sıkıntılardan dolayı ayrıldığını söylüyor. Bir kısmının ise Müslümanlardan kız alamadığı için bu toprakları terk etiğini ifade ediyor: Sözlerine şu şekilde devam ediyor. Biz barışçıl bir millet olduğumuz için Türklerle hiçbir sorun yaşamadık. Aramızda küçük sürtüşmeler oldu ama bundan dolayı gitmedi Malakanlar. Çoğu ekonomik sorunlardan dolayı göç etti. Bir de burada kalanların soyu tükeniyordu. İnancımız gereği biz yedi göbekten akraba olan kişilerle evlenemiyoruz. Müslümanlar da bize ‘gâvur’ diye kız vermedi. Ama almaya gelince aldılar kızlarımızı. Mesela yeğenim Maksim hâlâ bekâr. Oğlum Âdem de. Âdem’i bir Türk kızı sevdi. Âdem de onu sevdi. Kız her gün telefonla arıyor. Ama evlenmesine izin vermiyorlar. Diğer oğlum Yakup da bekâr. Burada evlenemeyenler de Avrupa’ya, Rusya’ya gidip oradakilerle evlenme yoluna gidiyor.”
         1878’den 1917’ye kadar süren Kars’taki Rus hâkimiyetinde yaşayan Malakanlar, Türkler ve Ermeniler için her şey güzel giderken Rusya'da meydana gelen 1917 Bolşevik Devrimi yeni bir başlangıcı ve sonu beraberinde getirdi.
           Bolşevik devriminden sonra Ruslar Kars'tan ayrılmaya başladı.  Malakanlar’ın bir kısmı da Rusya'ya döndü. Geri kalanlar 1918-1919 yılları arasında Kars’ta yaşamaya devam ettiler. Hatta kalan Malakanlar, Anadolu'daki ilk cumhuriyet olan Kafkas Cenubi Garp Cumhuriyeti kuruluşunda İngilizler’e karşı Türkler’in yanında yer almıştır. Kars artık ortak memleketleriydi.Fakat Malakanlar savaş karşıtı bir topluluktu ve hiç kimseyle savaşmamak kırmızı çizgileriydi; kim olursa olsun. 1919’da Kuva-yı Milliye tarafından Türk ordusunun yanında savaşmaya davet edilince Malakanlar çok sevdikleri Türkler’e de aynı cevabı verdi: “Biz savaşmıyoruz, silah yok” Sonunda baskılara dayanamayan Kars’ın son Malakanlar’ı da ünlü yazar ve Malakan dostu Tolstoy’un yardımlarıyla Batum'a yanaşan gemilerle Kafkasya’yı terk etmeye karar verdiler. Bir kısmı Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Avustralya gibi savaştan uzak ülkelere göçmek zorunda kaldılar.
        Malakanlara sürgün yıllarında en büyük desteği dünyaca ünlü Rus yazar Lev Tolstoy vermiştir. Tolstoy ortodokstur. O da kilieyle anlaşamamış gittikçe hem kiliseden hem de dinden uzaklaşmaya başlayan Tolstoy,  Malakanların ‘bozulmamış Ortodoksluğu’ yaşadıklarına inanır. Onları her koşulda destekler.Zor zamanlarda Malakanlara eserlerinin telif ücretlerini gönderir.  Malakanların Özgürlük ve hak arayışlarını destekler, daha özgür olacakları ülkelere göç etmelerine yardımcı olur. Tolstoy’un ‘Diriliş’ adlı romanının gelirini de Malakanlara bağışlamıştır.     
        Malakanlar bu topraklarda yaşadıkları süre içerisinde bizden biri olmuşlardır. Savaş döneminde bizim yaşadığımız acıları onlar da yaşamıştır. Kars o dönemlerde kozmopolit bir yapıya sahipti. farklı dil ve dinden insanların yaşadığı renkli bir şehir. Bu renkli unsurlardan biri de Ermenilerdi. Birinci Dünya Savaşında İtilaf Devletlerinin kışkırtmalarıyla çok acı olaylar yaşanmıştır. Malakanlar da bu acıdan nasibini almış bir topluluktur. Bir Malakanlının dilinden yaşanan acı tabloyu hep beraber okuyalım. 
         “Ben Ermenileri hiçbir zaman tasdik etmem. Onların öldürüldüğünü tasdik etmem. Türkleri tasdiklerim. Çünkü yaşadıklarım var. Annemin babası ve annesi Kars’ın Karacaören köyünde yaşıyorlarmış. Ermeni ayaklanması baş gösterince yıllarca birlikte yaşadıkları Ermeni komşularınca esir edilmişler. Ermeniler büyükçe bir kazana su doldurup altına ateş yakmışlar. Suyu kaynatıp annemin yaşlı babası ile annesini kaynar suya basmak istemişler. Allah razı olsun, o sırada köye Türk askerleri yetişmiş. Havaya ateş açmışlar. Ermeniler dedem ile nenemi bırakıp kaçmışlar. Ermeniler büyük dedem ile nenemin Hıristiyan olduğunu bile bile yapmışlar bunu. Türklerle iyi geçindikleri için onları haşlamaya çalışmışlar. Ermeniler aynı dinde olduğu komşusunu haşlamak isterken, Müslüman Türkler Hıristiyan komşularının yardımına koşmuş. Bu yardımı nasıl unuturuz!” 
      Bir asır geçti bizler de sizleri unutmadık. Kaşar peynirinde, Kars'ın sokaklarında ve caddelerinde yükselen, sizin ruhunuzu yansıtan devasa yapılarda sizin izleriniz duruyor. Sizin hatıranız olan eski kaşar, gravyer peyniri, Malakan kaşarı raflarda müşterilerini bekliyor. Her ne kadar sizlere ait hatıralar siyah beyaz olsa da renkli kişiğinizle bizlerde hep yaşayacaksınız.
       
      Yazımı 2009 yılında Kars'ta çekilen Malakanları konu edinen "Deli Deli Olma" filminde Mişka’nın okuduğu şarkının sözleriyle bitireyim. Bu şarkının sözleri Malakanların sesidir. Hayatları tam bir sarmaşık. Ne Rusya’ya sıkıca tutunabilmişlerdir ne de Türkiye’ye. Gittikleri her coğrafyada  ayrık otu gibi yaşamış  “öteki”  olmaktan kurtulamamışlardır. Rusya'da ve Kars'ta hayatlarını ayrık otu olarak sonlandırmışlardır. Hayatta kalmak için farklı coğrafyalara gitseler de maalesef gittikleri yerlere ait olamamışlardır. Arkalarında sadece iki iz bırakabilmişlerdir: Biri gittikleri yerlerde bıraktıkları hatıralar, diğeri ölüp toprakla bütünleştiklerinde, gömüldükleri yerlerde kalan mezarlıklar.
                                          Bir sarmaşık olsaydım, sıkıca tutunsaydım bir yere.
                                          Sökülüp atılmasaydım, Köklerimi salsaydım derinlere.
                                         Bir sarmaşık olsaydım,dolasaydım gövdemi döne döne.
                                         Günlerce aynı yerde kalsaydım, hareketsizlikten uyusaydım.


                                         Bense ayrık otuyam,her çıktığı yerden sökülen.
                                        Sarmaşık olmak isteyipte;basit bir ot bilinen.
                                        Bir ayrık otuyam, kökü olmayan, sevilmeyen.
                                        Sarmaşık olmaya özenen;öylece bir ot işte



 
 
 
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.